Cogu, anilarini yazmayip yasadiklari olaylarin ve dönemin öyküsünü kisa da olsa bize birakmadiklari icin, gecmisin politik olaylarinda rol oynamis Kürt aydinlarindan hep yakinmisimdir. Ayni duruma düsmek istemem. Yasadigim dönemde ülkemin politik ve kültürel yasamindaki katkim yada rolüm nedir, ne degildir, ayri bir konu. Ama gerek kisisel, gerek politik yasamda ilginc ve önemli buldugum olaylari, bunlara iliskin duygu ve düsüncelerimi diger insanlarla paylasmak isterim...
Benim TIPe girisim ve örgütlü politik calismaya baslayisim iste böyle oldu. Bu ise bir bakima gönülsüz girdim, ama bir kez basladiktan sonra, enerjiyle, gecemi gündüzüme katarak calistim.
Ordan oraya kosturdum ve bugün de, bu satirlari yazdigim 1996 yilinda, bu kosu hala devam ediyor.
Dostoyevskinin Sibiryaya sürgüne giden bir kahramanina söylettigi dostlarim, hayat her yerde hayattir, sözünü cok sevmistim ve bu daha simdiden benim yasam felsefem olmustu.
Munzur ve Harcik vadilerindeki manzaraya doyum olmaz. Buralar dört mevsim güzeldi. Kisin kar tutar, yer yer donar, ciglarla kesilir. Ilkbahar ve yazin civil civildir; doga binbir otla, cicekle, ari ve kus sesiyle donanir. Sonbaharda daglarin yamaclari sari kehribara, kizila, mora sarap rengine keser. Ormanlarinda cok sayida ayi ve domuz, vadilerde dag kecisi, daglarda keklik, Munzurda iyi cins alabalik vardir.