Hayir, ümit kesmedi Allah senden.
Ardin sira bunca dil döküsünden anlasana...
Yanimdaki koltuga oturur oturmaz yazmaya basladi. Yol boyunca basini kagittan kaldirmadi. Altinci kagidi da önlü arkali doldurdu ve nihayet durdu. Merakimi gidermek zorundaydim. Hafif yüzüne dogru dönüp Epeydir kalemle mektup yazildigini görmemistim dedim. Tebessüm etti. Cezaevine yaziyorum dedi. Esim üc yildir iceride... Allah kavustursun demekle yetindim. Esime her gün mektup yaziyorum diye ekledi. Inanamadim ama süphe etmemin de anlami yoktu. Bir de sey... diye devam etti, bu sabah mektubum; bir de aksam yazacagim. Samimi bir asktan süphe etmenin mahcubiyetiyle yol boyu tek satirina odaklandigim Kurana döndüm. Ucagin alcalisa gectigini anons etti kaptan. Tanistik; adi Yelda imis. Gaziantep Havalimanina indik. Kapilarin acilmasini beklerken sordum Sizi yormuyor mu, her gün her gün... Asla... diye diklendi, bunu en cok ben istiyorum, korkuma iyi geliyor. Korku Esimin benim ondan ümit kestigimi sanmasindan korkuyorum. Kapi acildi. Kurani cantama koymak üzereydim ki, ben de elimde bir mektup tuttugumu fark ettim. Kalkmak üzere olan Yelda Hanimi durdurdum. Az önce söylediginizi bir daha söyler misiniz dedim. Tekrarladi Benim en büyük korkum esimin benim ondan ümit kestigimi sanmasi, yoksa o oradan cikma ümidini kaybeder. Elimdeki kalin mektubu gösterdim ona. Bugün bu mektubun bana niye yazildigini anladim sayenizde... dedim. Nasil yani diye bakan gözlerini görebiliyordum. Dünyanin dert duvarlari arasinda ezilmis, agir günahlarin parmakliklari ardinda rehin alinmis bana bu mektubu gönderenin niyeti de ayni olmali. Benim en büyük endisem, benim senden ümit kestigimi sanman...
Hayir, ümit kesmedi Allah senden. Ardin sira bunca dil döküsünden anlasana...