Bu öykülerde seyler bir araya getirilerek bir seyler yazilmis degildir. Bu yüzden kimi zaman yazma tekniklerini desifre ederek ironi dolu bir kurgu ve üslup kullanilmistir.
Zihnin dehlizleri, düsüncenin ugraklari arasinda gezinen öyküler var elimizde. Kurgulanan düslerin anlatimindan cok, bu düslerin kurgulanisi öykülenmis. Ama icsel yolculuklar degil bunlar, somut seyler ve mekanlar var; bir masanin üzeri, bir oda, sokak ya da cografya üzerinde bulusuyoruz olan bitenle ancak olaylar da yönlendirmiyor öyküleri. Yazar bir düsün izlegini takibe koyuluyor, okur da satirlar boyunca bu zihin akisinin icine cekiliyor.
Bu sayede mutlu mu mutsuz mu olduklarina karar verememis bir ciftin birbirinden habersiz olarak atacagi adimlari, birbirleriyle konusmadiklari halde, bir digerinden önce haber alabiliyoruz.
Bir keresinde de baslangici olamayan bir öykü yazmaya cüret ediliyor.
Bir metin yazarinin, bir hastaya bakan issizin, bir borclunun, bir delikanlinin, cocuklarinin eline muhtac bir ihtiyarin zihninin yarattigi maceralari takip ederken okur, bu maceralarin veya sürüklenislerin sahnelerine davet edilmektedir Okurun bu yaratici okur davetine kayitsiz kalmayacagi...