Zeytin agaclari cikiyor karsima ilk... Yasli bir cift, Özgürlük Aniti, yavrularina sarilmis portakal rengi kus sonra, enkaz yiginlari, toplar tanklar, sedyelerde cocuklar... hepsi vurulmus. Mideme bir sanci giriyor. Bir baska karede ise Maria. Hic tanismadigim ama benimle hayati degisen Maria.
Fotograflari komodinin üstüne birakiyorum. Yunuslu cam fanusla, Ceme sarildigim fotografin arasina. Iki karis alana kac dünya sigisiyor bir anda, kac öykü... Evet genc adam... demek yanginlarimizi anlatacagiz birbirimize... asklarimizi, düslerimizi... cocuklugumuzun salincaklarini, kumdan kaleleri... gitmeleri, dönmeleri, sevgileri, acilari, gülmeleri... ve ayriliklari. Iyiyle kötünün bahcesinde gezmelerimizi... bulduklarimizi, kaybettiklerimizi. Hepsini anlat demisti uykuya dalmadan önce, her gününü bilmek istiyorum. Her günümü anlatmak istiyorum ben de. Ilk dogum günümü, annemi, adayi, denizi, yunuslari, Gülümü, yüzünü hayal meyal hatirladigim babami. Madem kalmaya karar verdim... madem anlatacagiz hepsini... nereden baslayacagimi bulmaliyim.
Onun zamanlari ne kadar net. Resimler var ve tarihler... benim icinse sadece Cemden öncesi Cemden sonrasi. Ah Cem... öyle özledim, öyle aciyor ki canim... nasil anlatilir bilmiyorum. Ölüm kac kelimeye sigar Yildizlar olmasa ayi günesten ayiramiyorken kac zamandir, simdi... siraya koyabilir miyim hepsini
Sabah olmasina daha var. Uykusunda sicrayip duran kivirciga göz atiyorum. Bacagi endiselendiriyor beni. Büyük bir yara. Sargisi iyice kirlenmis. Dikislerinden kan siziyor ama uyandirmaya kiyamiyorum.
Artik biliyorum... Sör Marienin dedigi gibi. Hayat sadece bir an... varlikla yokluk arasi bir an. Bir an kücügüz bir an büyük. Bir an birlikteyiz bir an yalniz. Bir an hiciz bir an evren. Biz durmak istesek de zaman durmuyor. Kader sadece bir film, coktan yazilmis, biz seyrediyoruz...